Obezite ve Kanser
24 Haziran 2024 Pazartesi | Bizden HaberlerObezite, önlenebilir kanser nedeni olarak sigaranın önüne geçmiştir. Obezite, teşhis edilen kanserlerin neredeyse yarısında kanserin ortaya çıkmasında ve ilerlemesine yol açar. Obezite ile sıkı ilişki içerisinde olan kanserlerin başlıcaları meme, rahim, kalın bağırsak ve rektum, böbrek, karaciğer ve pankreas kanserleridir.
Obezitenin bir toplum sağlığı sorunu olarak kabul edilip önlenmesi, daha oluşmadan önüne geçilmesi en önemli hedeftir. Ancak tüm çalışmalara rağmen her geçen gün obezite sıklığı artmaktadır. Bu yazıda, obezite cerrahisinin kanseri önleme etkilerinden bahsetmek istiyorum. Bu etki, meme kanseri ve rahim kanseri (endometriyum kanseri) için aşikardır. Son dönemde kalın bağırsak ve rektum kanserine olan etki de gösterilmiştir.
Obezite ile yakın ilişkili kanserler nelerdir?
- Meme Kanserleri (Özellikle Menopoz Sonrası)
- Kalın Bağırsak Ve Rektum Kanserleri
- Böbrek Kanserleri
- Rahim Kanserleri
- Tiroid, Kanserleri
- Pankreas Kanserleri
- Karaciğer Kanserleri
- Mide Kanserleri
- Menenjiyom
- Yumurtalık Kanserleri
- Yemek Borusu Kanserleri
- Safra Kesesi Kanserleri
- Miyelom
Dünya çapında, obezite 110 milyondan fazla çocuğu ve 640 milyon yetişkini etkilemektedir. Kilolu olarak tanımlanan grubu da eklersek obezite hastalığının dünya çapında iki milyar insanı etkilediği tahmin edilmektedir. Alınan önlemlerin etkisiz kalması halinde 2025 yılında her 5 erkekten ve her 4 kadından 1’ inin obez olacağı hesaplanmaktadır. Ülkemizde yakın zamanda Sağlık Bakanlığı’ nın yaptığı taramada her 3 kadından ve her 4 erkekten birisi şişman bulunmuştur.
Kadınlarda kanserden ölümlerin % 20' sinden, erkeklerde ise % 14'ünden obezite sorumlu tutulmaktadır. Ek olarak, son araştırmalarda obezite ve yüksek kalorili diyetlerin kanserin sadece oluşumundan değil, oluşan kanserin daha hızlı ilerlemesinden de sorumlu olduğu tespit edilmiştir.
Obezite kansere nasıl yol açıyor?
Obezite, kanser gelişimini ve büyümesini birçok mekanizmayla destekler ve hızlandırır. Yağ dokusu vücudun enerji deposu, kullanılmayan enerjinin saklandığı yer olarak düşünülürken, günümüzde bu dokuda birçok iltihabi olayın gerçekleştiği, sonuçta oluşan maddelerin tüm vücudu etkilediği anlaşılmıştır.
Yağ dokusu arttıkça yani obezite ile, her birinin tümör büyümesini uyardığı gösterilen leptin, retinol bağlayıcı protein 4, resistin ve visfatin gibi maddelerin kanda arttığı gösterilmiştir. Yağ dokusundan salınan bu maddeler tip 2 diyabet oluşumuna katkıda bulunur. Bu durum da artan insülin ve insüline benzer büyüme faktörü 1 (IGF-1) artışına yol açar. Bu moleküller tümör büyümesini desteklerler.
Androjenlerin östrojenlere dönüştürülmesinden sorumlu enzim olan aromataz, yağ dokusunda bulunur ve obezitede artar, böylece vücutta üretilen östrojen seviyeleri artar. Artmış östrojen seviyeleri beraberinde artmış meme ve rahim kanseri riskini getirmektedir.
Yağ dokusunda artmış iltihabi reaksiyona bağlı IL-1, IL-6, IL-8, TNFa isimli sitokin denilen moleküller salgılanmaktadır. Tüm bu moleküller kanser gelişimine katkıda bulunabilir. Yağ dokusu iltihabı, kanserojen değişikliklere katkıda bulunabilecek reaktif oksijen türleri gibi zararlı maddelerin oluşumunu da arttırır.
Obezite ve yüksek kalorili diyetler aynı zamanda bağırsak mikrobiyotası denilen ve ikinci beyin olarak adlandırılan yapıyı da bozar bu bozulma tümör teşvik edici maddelerin bağırsaklarda artmasına katkıda bulunabilir.
Morbid obez hastalarda kilo verildiğinde yukarıda bahsettiğim ‘’östrojenler, insülinler, IGF-1 ve iltihabi sitokinler’’ gibi dolaşımdaki kanser risk faktörlerinin de azaldığı, normale döndüğü gösterilmiştir. Diyet kontrolü yoluyla enerji alımını azaltmak ve egzersiz yoluyla enerji tüketimini artırmak vücutta özellikle yağ dokuyu azaltmakta ve kanserden korunmada yardımcı olmaktadır.
Obez bireylerin dünya çapında sürekli artması, bu sorunun inatçılığını göstermektedir. Alınan tüm önlemlere rağmen diyet ve egzersiz bazı hastalarda işe yaramamaktadır. Diyet ve egzersizden fayda görmeyen, belirli kriterleri taşıyan hastalarda, bariatrik yani obezite ameliyatlarının, uzun süreli kilo kaybı sağlamak için en etkili yaklaşım olduğu gösterilmiştir.
Vücut kitle endeksi nedir ve nasıl yorumlanır?
Kilo sorunu olan kişilerde obezite ciddiyetini belirlemek için öncelikle Vücut Kitle Endeksi hesaplanmaktadır Bu hesaplama internetten üzerinden kolayca yapılabilmektedir (https://vucut-kitle-endeksi.hesaplama.net/). Pratik olarak kilonun boya bölünmesi ve çıkan rakamın bir daha boya bölünmesi ile bulunabilir.
Örneğin 1 metre 70 santim boyunda ve 80 kilogram birisinde 80 bölü 1,7 eşittir 47 ve 47 bölü 1,7 eşittir 27.6. Bu kişinin beden kitle endeksi 27.6 ‘ dır.
Kimler obezite ameliyatlarına adaydırlar?
Vücut Kitle Endeksi ≥40 kg / m2 den yüksek olanlar
En az bir veya daha fazla obezite ile ilişkili hastalık (diyabet, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, karaciğer yağlanması, kalpve damar hastalıkları, uyku apnesi, astım v.b ) olan ve Vücut kitle endeksi 35 kg / m2 den fazla olanlar
Diyabet hastası olup, doktor kontrolünde diyet, egzersiz programı yapmasına ve ilaçlarını düzgün kullanmasına rağmen şeker kontrolü sağlanamayan ve bu durum endokrinoloji ve metabolizma uzmanınca belirlenen vücut kitle endeksi 30 kg/m2 den yüksek kişiler
Yukarda belirtilen kriterlere uygun hastalarda böbreküstü bezi, hipofiz gibi hormonal obezite sebepleri tespit edilmez ise obezite ameliyatları uygulanabilir.
Son olarak, bariatrik cerrahi bir kanser önleme stratejisi olarak rutin olarak önerilmemelidir, ancak kilo verilmesi ile hem birçok fazla kilo ilişkili hastalık düzelmekte hem de belirli kanser türlerinin gelişmesi ve ilerlemesi açısından risk azalmaktadır.