Ekim Ayı Meme Kanserinde Psikolojik Boyutta Farkındalık Ayı
5 Ocak 2022 Çarşamba | Bizden HaberlerMeme kanseri, Türkiye’de ve dünya genelinde her sekiz kadından birinde görülen bir kanser türüdür. Meme kanseri hakkındaki farkındalığın artmasıyla birlikte, meme kanserinden iyileşen hasta sayısı artarak yaşam süresi uzamaktadır. Kanser tanısı, hastalar için stres verici bir durumdur. Tedavi sürecinde hasta ve hasta yakınlarının en çok ihtiyaç duyduğu şey ise psikolojik destektir. Hastanın kansere yüklediği anlam ve hastalığı anlama biçimi, bu sürece vereceği tepkiyi ve baş etme şeklini belirler.
Meme kanserine yakalanan kadınlarda, kadınlığın sembolünü temsil eden meme kaybıyla ilişkili olarak benlik saygısında azalma, beden imajına karşı olumsuz düşünceler, dişilik özelliklerini kaybetme korkusu ve seksüel sorunlar meydana gelerek içsel ve ailesel krize sebep olacak şekilde çatışmalar yaşanır. Beden algısında bozuklukların meydana gelmesi dışında hastalığın tekrarlama belirsizliği, sosyal geri çekilme, kemoterapi sürecine karşı olan tutum, ev ve iş yerindeki rollerde meydana gelebilecek yıkımlar kişide değersizlik, yetersizlik, öfke, yaşamdan zevk alamama ve ölüm korkusu gibi ruhsal sorunlara yol açmaktadır. Tanı aşamasından tedavi aşamasına kadar kişide uyumsuz davranışsal tepkiler ortaya çıkabilir. Meme kanserine yakalanmış hastalarla yapılan çalışmalarda, ortaya çıkan ruhsal sorunların ilk başında depresyon ve kaygı olduğu belirlenmiştir. Bu süreçte, hastalar şok etkisiyle beraber hayatlarına karşı çok net ve katı düşünceler geliştirmeye başlayarak tedaviye yönelik inançlarını olumsuz hale getirebilirler. Kanser tedavisi süresinde, olumsuz düşüncelerin meydana gelmesine neden olan durum geleceğin belirsiz olmasıdır. Örneğin; hastanın kanserle ilgili ‘’eşittir ölüm’’ veya ‘’iyileşemeyeceğim’’ şeklindeki düşünce hataları depresyona veya kaygı bozukluğuna neden olacaktır. Fakat kanser hastalarında yaşanan psikolojik reaksiyonlar yaşam kalitesini, tedaviye yanıtı, hastalığın seyrini ve hatta yaşam süresini dahi etkilediği unutulmamalıdır. Ameliyat öncesi kaygı ve depresyon yaşanması, ameliyat sonrasının zor ve yorucu geçmesine sebep olabilir.
Beden ve zihin ayrılmaz bir parça olduğundan onkoloji hastalarıyla yapılan psikolojik tedavi süresince; kişinin yaşam kalitesini arttırmak, duyguların ifade edilmesine yardımcı olmak, kaygı ve psikolojik acıyı azaltmak, mücadeleci yaşam gücünü arttırmak ve hastalığın yarattığı düşünce hatalarıyla baş etmeyi öğretmek amaçlanır. Bu dönemde, hastanın sağlık durumunu kabul edip gelecek yaşamında anlam bularak amaçlar edinmesi ve karar vermede yaşanan zorluklar karşısında mutlaka çıkış yolu olduğu düşüncesine sahip olması, belirsiz durumu belirli hale getirmesi için büyük bir etkendir. Hastanın bu süreçteki ihtiyacı, yaşadığı sorunlarını ve belirsiz duygularını ifade edebileceği bir ortamdır. Uzun süren hastane tedavilerinin ardından aile ve sosyal çevre ilişkilerinin destekleyici bir şekilde devam etmesi, meme kanseri olan hastaların yaşam kalitelerini arttırarak hastalığın verdiği yoğun kaygı durumunu hafifletmektedir.
Hastaların, hastalık süresince ihtiyacının en çok arttığı dönemde eşi başta olmak üzere aileden ve arkadaşlardan kendini soyutlamadan kurduğu iletişim, kişinin korku ve endişelerini azaltmaya katkı sağlarken hastanın bu zamana kadar ertelediği şeylere kulak vermesi ve aktivitelerini mümkün olduğunca sürdürmeye çalışması bu zor dönemi kolay atlatmaya katkı sağlayabilir. Aynı zamanda kişinin hastalıkla baş etme gücünün olduğuna inanması ve olumlu düşünceye sahip olması umudun artması için bir yoldur. Ve bu yolda, yaşama karşı olumlu bakış açısını kaybetmemek için kısa ve uzun vadeli hedefler mutlaka planlanmalıdır.